Kırgız Türkçesi
1917’de gerçekleşen Ekim Devriminden sonra diğer Türk yazı dilleri gibi Kırgızca da, ayrı bir yazı dili hâline gelmiştir.
Kırgızca, Türkçenin Kuzeybatı (Kıpçak) grubuna mensup olup aynı grupta yer alan Kazakçaya yakınlığıyla dikkat çeker. Dikkate değer bazı dil özellikleri bakımından Güney Sibirya Türkçesiyle de benzeşir. Özellikle Altayca ile Kırgızcanın pek çok ortak özelliğini tespit etmek mümkündür.
R. R. Arat, Kırgızcaya Türk Şive Grupları maddesinde tav grubunda yer vermiştir. Benzing ile Menges, Kırgızcayı Aral-Hazar grubunda Kazak, Karakalpak ve Nogay Türkçeleriyle birlikte ele almıştır. T. Tekin tarafından yapılan dil tasnifinde ise Kırgız yazı dili tawlı (Kıpçak) grubundan ayrı olarak tōlū grubunda değerlendirilmiştir (Tekin 1991: 5-18).
Kırgız Türkçesinin üç diyalekti vardır. Bunlar; Kuzey, Güneybatı ve Güneydoğu diyalektleridir. Kırgız edebî dili, Kuzey diyalektine dayanmaktadır.
Kırgızlar, Arap alfabesiyle 1924’te tanışmış ve dört yıl süresince bu alfabeyi kullanmışlardır. 1928 yılında Arap alfabesini bırakıp Lâtin alfabesine geçmek durumunda kalmışlardır. 1941 yılından itibaren ise Kiril alfabesi kullanıma girmiştir.
Kırgızların kullandığı Kırgız alfabesi 34 harften oluşmaktadır. Bunların 22’si ünsüz, 8’i ünlüleri temsil eder. /я/, /ё/, /е/, /ю/ sembolleri, bir ünsüz ve bir ünlünün birleşmesinden oluşmuştur. Ayrıca, Rusçadan giren kelimelerde /ъ/, /ь/ kesme ve yumuşatma işareti kullanılır.
Kırgızcada /a/, /e/, /o/, /ö/, /u/, /ü/ ünlülerindeki uzunluklar, imlâda şu şekilde gösterilir:
аа : aa өө : öö
ээ : ee уу : uu
оо : oo үү : üü
Kırgız Edebiyatı
Kırgızlar, yazılı edebiyat dönemine kadar büyük bir sözlü edebiyat geleneği oluşturmuşlardır. Manas, Er Töştük, Kococaş, Caŋıl Mırza, Kurmanbek, Er Tabıldı, Canış-Bayış, Olcoboy menen Kişimcan gibi destanlar bu gelenek içinde önemli bir yer tutar. Masallar, mit ve efsaneler, bulmacalar, atasözleri, dualar, beddualar Kırgız folklorunun diğer örnekleridir (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 357-359). Kırgızlara ait dünyaca ünlü Manas Destanı, 1856 yılında Çokan Velihanov tarafından keşfedilmiş ve ilk defa Batı dünyasına tanıtılmıştır (İnan 1987b: 109). Destan, daha sonra 1922-1926 yılları arasında yazıya geçirilmiştir (Artıkbayev 1982: 16).
XIX. yüzyılın ikinci yarısında sözlü gelenekte ve kültür yapısında önemli değişiklikler olmuştur. Hokand Hanlığı zamanında İslâm dininin etkisi giderek artmış; dinî okullar ve medreseler açılarak Arap alfabesini okuyup yazan insanların sayısı çoğalmıştır. Batmanov, XIX. yüzyılın 60’lı yıllarında Arap alfabesini kullanan Kırgızların mevcut olduğunu söylemekte ve bunu bugünkü araştırmacılar da doğrulamaktadır (Erkebayev 1996: 25). Arapça kelimeler, Kırgız Türkçesine muhtemelen daha çok bu yüzyılda girmiştir.
Halk şiiri geleneği, aynı yüzyılda Bekmurat, Esenaman, Çöŋdü, Aytıke, Naken, Sartbay, Kalmırza, Naymanbay, Soltobay, Botobay, Taşmat ve Ceŋicok gibi şairler vasıtasıyla gelişmiş; XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başlarında Ketmen-Töbö ile Talas’ta gelenekçiler (ahir zaman şiiri) ve yenilikçiler (zamane şiiri) akımına mensup olan altmış kadar halk şairi yetişmiştir (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 364). Medrese öğrenimi gören Moldo Niyaz ve Toktogul Satılganov, dönemin en usta şairleridir; Togolok Moldo, Barpı Alıkulov, Kalık Akiyev, Alımkul Üsönbayev, Satılganov’un talebeleridir. (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 364-366).
Modern Kırgız edebiyatı 1920’li yıllardan itibaren gelişmeye başlamıştır. Bu gelişmede sözlü şiir geleneğinin katkısı tartışılmaz bir gerçektir (Artıkbayev 1982: 78). Kırgızistan’da devlet neşriyatının başlangıcı da bu tarihlere rastlar. Kırgızların ilk neşriyatı olan Erkin Too (daha sonraki adı Kızıl Kırgızistan ) 7 Kasım 1924 yılında Taşkent’te çıkar. 1927’de Kızıl Kırgızistan, 1928’de Caŋı Madaniyat Colunda gibi dergi ve gazeteler çıkmaya başlar. Sovyet döneminde özellikle 1930’lu yıllardan itibaren Kırgız şiiri ve nesri Mukay Elebayev, Coomart Bökönbayev, Cusup Turusbekov, Alıkul Osmonov, Aalı Tokombayev, Kasımalı Bayalinov, Kubanıçbek Malikov, Tügölbay Sıdıkbekov, Tölögön Kasımbekov ve dünyaca ünlü Çıngız Aytmatov gibi şair ve yazarlar vasıtasıyla büyük bir gelişme kaydetmiştir. 1960 ilâ 1970’li yıllarda hâlâ sosyalist rejimi öven şiirler yazılmasını; edebî ve siyasî gelenek, dönemin siyasetine cevap ve siyasî mecburiyet olarak değerlendirmek mümkündür.