UndergrounD
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
UndergrounD

Hoş geldiniz ,sefalar getirdiniz(underground.catsboard.com)
 
AnasayfaAnasayfa  protalprotal  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Mehterin tarıhcesı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Mareşal
Mareşal
Admin


Mesaj Sayısı : 405
Yaş : 114
Nerden : underground.catsboard.com
takımlar : Mehterin tarıhcesı E4e3b5716ebbcc5ab03bdda458ae56b0
ruh halı : Mehterin tarıhcesı Yogun10
sanal hayvanlar : Mehterin tarıhcesı 3d-her10
Kayıt tarihi : 13/02/09

Mehterin tarıhcesı Empty
MesajKonu: Mehterin tarıhcesı   Mehterin tarıhcesı Icon_minitimeSalı Tem. 28, 2009 3:55 pm

Mehterin tarıhcesı Mehter-1
MEHTER, Osmanlılar'da, askerî musukiyi
icra eden topluluğa verilen isim. Farsça'da mihter olarak geçen mehter
kelimesi, ekber (en büyük), âzam (pek ulu) mânâsında bir ism-i tafdildir.
Türkçeye bu kelimenin Arapçalaştırılmış şekillerinden mehter, çoğulu olarak
da mehterân yerleşmiştir.

Mehter, bölüklere ayrılır, aynı çalgı aletini çalanlar, alemdarlar birer
bölük teşkil ederlerdi. Her bölüğün "ağa" tabir edilen bir âmiri bulunurdu.
Davulcubaşına ise "baş mehter ağa" denirdi. Ayrıca bir de Mehterbaşı vardı.
İkinci bir mehterbaşı daha vardır ki, bundan ayrı olup, Saray Çadırcılarının
başıdır. Mehter teşkilatı, "emir âlem"e tabiydi.

Selçuklu Sultanı İkinci Gıyaseddin Mesud'un 1284 yılında Osman Gazi'ye
gönderdiği bir fermanla kendisine, Eskişehir'den Yenişehir'e kadar bütün
Söğüt bölgesi ve havalisi sancak olarak verildi. Fermanla birlikte Osman
Gazi'ye emirlik alemeti olan "tuğ", "âlem", "tabi" ve "nakkare" de gönderilmişti.
Ferman, Osman Gazi'ye Eskişehir'de bir ikindi vakti takdim edildi. Osman
Gazi ayakta durarak nevbet vurdurdu (çaldırdı). Fatih Sultan Mehmed Han
zamanına kadar nevbet vurulurken padişahların ayakta dinlemesi âdetti.
Mehter teşkilatına bağlı iki türlü mehterhane vardı.
Biri resmi teşkilata bağlı olan calici mehterler, diğerleri esnaf mehterleriydi.
Resmi mehter, padişah mehteriydi ki, buna "mehterhane-i tabl-i âlem-i
hassa" denirdi. Sonraları, mehter sadece padişah ve orduya ait olmaktan
çıktı. Her vezir dairesinde bir mehterhane bulundurulması âdet oldu.

Fatih devrindeki mehterhanede dokuz zilsen (zil çalan), dokuz nakkâzen
(kadûm çalan), dokuz boruzen (boru çalan), dokuz tablzen (davul çalan),
dokuz çavuş ve bir iç oğlan vardı. Altmışdört kişilik mehterhane takımına
"dokuz kat mehter" adı verilirdi. Padişahın mehterleri oniki kat olurdu.
Oniki kat mehterhanede her çalgıdan onikişer adet bulunurdu. Padişah sefere
çıktığı zaman mehter takımı oniki misline çıkarılırdı. Sefer ve harp esnasında
padişah mehterhanesi, saltanat sancaklarının altında durup, nevbet vururdu.
Bundan başka ikindi vakti, otağ -ı hümâyûn önünde nevbet vurmak âdetti
(Bkz. Nevbet).

Hükümdar mehterleri beş vakit vururlardı. Bundan başka padişah cüluslarında,
kılıç alaylarında, harplerde zafer haberi geldiği zaman ve arife divanlarında
nevbet vurulurdu.

Mehterler, harp meydanlarında gece karanlığında bile ordugâh nöbetçilerinin
uyumaması için devamlı çalar ve aynı zamanda da "yektir Allah," diye bağırırlardı.
Harp esnasında ise, padişahın veya seraskerin yanında durup, harp boyunca
askerin cesaretini arttırmak ve düşmana dehşet vermek için çalardı.

Vezir mehterhaneleri, ikindi ve yatsı namazları kılındıktan sonra olmak
üzere, günde iki defa vururdu. Bunlardan birincisi akşam yemeğinin ikincisi
de uykunun işaretini verirdi. Sivil mehterler, kendilerine mahsus nevbet
yerlerinde yatsı namazından sonra ve sabahleyin nevbet vururlardı. Eski
zamanlarda öğle yemeği, "Kuşluk" namıyla öğle namazından evvel, akşam
yemeğinde ikindi namazından sonra yenilir ve yatsı namazından sonra uykuya
yatılırdı.

Mehterhane, her ikindi vakti başları, içoğlan baş çavuşunun yahut muadili
olanın, "vakt-i sürür ve safa mehterbaşı hey!., hey!" suretindeki nidası
(çağırması) üzerine, mehterbaşı ağa elinde zurna olduğu halde bandoya
pişrev (önder) olarak Vezirin, Yeniçeri ağası dairesinde ise ağanın oturduğu
arz odasının önüne gelir, temenna eylerdi. Bu sırada evvelce "vakt-i sürür
ve safa" diye bağırmış olan başçavuş veya muadili; "Eshab-ı hacât ve arzuhal
sahipleri var mı?" diye sorardı. Arzuhal sunmak isteyenlerin arzuhallerini
alıp vezire yahut Yeniçeri ağasına verirdi. Bu iş bitince heyet bir daire
teşkil ederek çalmaya başlardı. Dua ile de merasime son verilir ve çalanlar
birer temenna ile çekilirlerdi.

Mehterin tarıhcesı Mehter-2
Mehter
Duası: Allah Allah, Celilii'l-cebbâar, Muinü's-settâr Hâliku'l-leyli
ve'n-Nehâr, lâyezâl, zü'l-celâl, birdir Allah! Ânın birliğine. Resul ü
Enbiyâ Peygamberimiz Cenâb-ı Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa (bütün
efrâd elleri göğsünde olmak üzere rükûa gelir gibi eğilirler, padişah
geldiği zaman ise sadece baş eğer, daha fazla eğilmezler) Âl-i evlâd-ı
Resul-ü Mücteba imdâd-ı ruhâniyetine! Pîrân, mürşidin, aşıkîn, kur'agerîn,
vasilin, hamele-i Kur'ân, güzeştegân, ehl-i imân ervahına, avni inayetine!
Halifetü'l-İslâm es-sultân İbni's-Sultan bil-cümle İslâmın nevât ve seâdet
ve selâmetine, pirler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler, demine
devrânına "Hû" diyelim "Huuu" denildikten sonra; bütün mehter takımı,
davul ve zilleri şiddetli vurarak dokuz defa "Hû" çekerlerdi. Sonunda
da üç defa kös vururlardı.

Mehterin kendine has bir yürüyüşü vardır. Üç adımda bir durur, yarım sağa
ve yarım sola dönerdi.Yürüyüş esnasında mehter efradı, hep bir ağızdan,
"Rahim Allah, Kerîm Allah" derlerdi.

Mehter takımının yürüyüş nizamında merasime iştirak şu sıraya göre tertip
edilirdi. Önde çorbacıbaşı unvanını taşıyan ve başında "üsküf bulunan
mehterân bölüğü komutam, onun arkasında sol tarafta zırhlı muhafızı ile
birlikte yeşil sancak, ortada istiklâl alâmeti olan ak sancak, sağ başta
ise zırhlı muhafızı ile birlikte kırmızı sancak bulunurdu. Sancakların
arkasında ise üçerli koldan üç sıra hâlinde dizilmiş dokuz tuğ gelirdi.
Sağ tarafta kırmızı sancağın arkasında ise. Yeniçeriler tarafından taşınan
"hücum tuğu" yer alırdı. Tuğlardan sonra ortada mehterbaşı bulunurdu.
Mehterbaşından. sonra ise sıra ile; mehterin iki katı adedince çevgenler
(okuyucular), zurnazenler, boruzenler, nekkareler, zil-zenler ve davul
çalanlar gelmekteydi. En arkada ise bir at sırtında taşınan kös bulunmaktaydı
(Bkz. Kös).


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://underground.catsboard.com
Admin
Mareşal
Mareşal
Admin


Mesaj Sayısı : 405
Yaş : 114
Nerden : underground.catsboard.com
takımlar : Mehterin tarıhcesı E4e3b5716ebbcc5ab03bdda458ae56b0
ruh halı : Mehterin tarıhcesı Yogun10
sanal hayvanlar : Mehterin tarıhcesı 3d-her10
Kayıt tarihi : 13/02/09

Mehterin tarıhcesı Empty
MesajKonu: Geri: Mehterin tarıhcesı   Mehterin tarıhcesı Icon_minitimeSalı Tem. 28, 2009 3:55 pm

Mehterin tarıhcesı Mehter-3
Mehter
Harp Duası (Harp Gülbankı): Euzubillâh, Euzubillâh... Hûda'ya şükr-i
bîhad, lâi-lâhe illallah! El-melikü'1-Hakku'l-mülân! Muhammedü'r -Resulullah,
Sadıkü'l-Va'dül emin! İnnâ Fetahnâ leke fethan mübinâ ve yensurekallâhu
nasran azîzâ! Ey padişah-ı halifetullah, el-islâmu aleyke avnullah! Sensin
haris-ı dîn-i mübîn, harîs-i Şeriatullah! Uğrun açık olsun ey Padişahım
Emr-i ikbâlin mecid! Hûda kılıcını keskin eylesin, nur-ı şan satvetine
gün gibi medît! Rûh-ı pâk-ı Fahr-i âlemi hoşnut etsin, Hak gazay-ı ekberin
etsin mübarek ve saîd...

Takımın içinden evvelce seçilmiş dik ve güzel sesli biri tiz perdeden:
"Nasrunminallahi ve fethün karîb. Ve beşşiri'l-mü' mın'ın" âyetini okur.
Üç defa "Allah" diyecek kadar dururdu. Sonra bütün âletlerle beraber davullar
ve kösler hafif vurarak ve devamlı teramole yaptığı sırada hep bir ağızdan
"Allah Allah" deyince susarlar, gülbank devam ederdi.

"Eli kan, kılıcı kan, sinesi üryan, ciğeri püryân. Meydan-ı şehadette
Allah yoluna revân. Gazay-ı şühedâya Cemal-i Hak görünür ayan. Kahrımız,
gazabımız düşmana ziyan!

Ya Rahman! Denilerek eyyam-ı âdiye gülbankin-deki "Resul-i Enbiya" kısmına
geçilir ve aynı şekilde "Hu diyelim Hu!" diyerek bitirildi.

Sonra, bazen "Yektir Allah", bazen de "Ya Fettâh" diye haykırırlar ve
baş eğerek geriye döner ve dağılırlardı.

Mehter konserleri "Vakt-i sürûr-u sefa": Mehterân daire seklinde
nevbet nizâmını teşkil ederler, nekkarezenlerin oturup, diğerlerinin ayakta
durma-sıyla da hilâl görünümü verirlerdi. Kösler hilâlin orta ilerisine
konurdu. İçoğlan başçavuşu, mehter faslı başlamadan önce daireden çıkarak
ortaya gelir ye:

"Vakt-i sürûr-u sefa, Mehterbaşı Ağa! Hey! Hey!" diye bağırırdı. Bu sırada
hazır bulunanların dikkatlerini çekmek için nakkarelerle, sofyan usûlünde
üç tempo atılırdı. Nakkareler çalarken de, mehterbaşı Ağa mehterin önüne
gelir:

"Merhaba ey mehterân!" der ve sağ elini göğsüne koyarak mehteri selâmlardı.
Mehterân da hep beraber sağ ellerini göğüsleri üzerine koyarak koro hâlinde:

"Merhaba, Mehterbaşı Ağa!" diyerek karşılık verirlerdi. Daha sonra Mehterbaşı
Ağa:

"Hasduuur!" diyerek çalınacak makamı ve eserin adını söylerdi. (Meselâ:
"Der fasl-ı Acem âşirân, cihâd-ı Ekber Marş" derdi.) Hemen arkasından:

"Haydi y'Allah!" diyerek mehteri icraya geçirirdi.

Nevbet bitince mehter gülbankı (duası) okunur ve fasl sona ererdi.

Mehterin Avrupa'ya tesiri: Avrupalılarca, onsekizinci asırdan itibaren
"Yeniçeri müziği" diye adlandırılan müzik; evvela, benimsenmiş, bilahare
Polonya, sonra Avusturya ve daha sonraları bütün Avrupa'da onların tabiri
ile Yeniçeri bandoları kurulmuştur.

Bestekâr Mozart ve Hayd da, mehter musikîsinin tesirinde kalarak, meşhur
bestelerini meydana getirmişlerdir. Alman besteci Beethoven, "Büyük Senfoni"sinin
son bölümünü, mehterin kös, davul ve zurnasıyla seslendirmiştir. Beethoven,
"Türk marşı"nı mehterin bir cenk havasından adapte etti. Avusturyalı bestekâr
Mozart'ın "Türk Marşı", Türk askerlerinin "Allah Allah" nidalarının, nakarat
olarak tekrarından müteşekkildir. Viyana Kraliyet Orkestra Şefi Gluck
bu yıllarda, sarayda verdiği konserlerinde, repertuvarına mehter bestelerini
almış ve orkestrasında çaldırmıştır. Alman bestekâr Wagner, bir mehter
konserini dinlerken heyecanlanmış, kendisini tutamayarak "İşte musikî
buna derler!" demiştir.

Mehter musikîsi gibi, mehter teşkilâtı da Avrupa'ya tesir etti. Onsekizinci
yüzyıl içinde önce Avusturyalılar, sonra Prusyalılar, daha sonra da Ruslar,
Almanlar ve Fransızlar mehter teşkilâtına benzer mızıka takımlarını kurdular.

Osmanlı Devleti'nin ömrü boyunca, gittikçe mükemmelleşen mehter, Yeniçeri
ocağının lağvı ile beraber yerini "Mızıka-i Hümayuna" bıraktı.

Günümüzde Mehter: Mehter, 1911'de Ahmed Muhtar Paşa tarafından
"Mehterhâne-i Hâkâni" adiyle yeniden kuruldu. 1914' de kuruluş tamamlandı.
Birinci Dünya Harbinde Başkumandan Vekili Enver Paşa'nın emriyle teşkilât,
orduya tamim edildi. İstiklâl Harbi'nde de mehterhane hizmet verdi. Cumhuriyetin
ilanından sonra, Millî Savunma Bakanı, mehteri saltanat alâmeti sayarak
lağvetti. 1950'den sonra, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut'un direktif ve
desteğiyle mehterin yeniden tesisi çalışmaları başladı. 1953'de yeniden
tesis edildi; Daha sonraları çeşitli okul, dernek ve kuruluşlarda mehter
takımları kurdular. 12 Eylül 1980 Harekâtından sonra, yalnız Genelkurmay
Başkanlığı Harp Dairesi Askerî Müze Müdürlüğü bünyesindeki mehteran bölüğü,
faaliyetine devam etmektedir. İstanbul'daki Askeri Müze'de Pazartesi,
Salı hariç, haftanın diğer günlerinde saat 15.00-16.00 arasında mehterbaşının
idaresinde bir saat çalmaktadır. Bilhassa turistler ve meraklılar büyük
alâka göstermektedirler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://underground.catsboard.com
 
Mehterin tarıhcesı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ÖZBEKİSTAN’DA DESTAN ÇALIŞMALARININ TARİHÇESİ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
UndergrounD :: Türk Tarihi :: Osmanlı İmparatorluğu-
Buraya geçin: