Özbekistan Medreseleri
-Gur Emir
Gur-Emir "Emir'in mezarı" anlamına gelmektedir. Gur-Emir Mozelesi 1404 yılında, Timur'un torunu Muhammed Sultan için yaptırılmıştır. Tahtın varisi olan ve Timur tarafından çok sevilen torunu ölünce, Timur bu görkemli yapıyı yaptırmıştır.
1405'te Otrar şehrinde Timur ölünce, oğlu Timur'u çok sevdiği torunun yanına defnetmek için, bedenini Semerkant'a getirtmiştir. Bu tarihten sonra burası Timur'un ve yakınlarının mezarı olmuştur. Daha sonra buraya Timur'un Şahruh ve Miranşah adlı iki oğlu ve torunu Uluğbey'de buraya defnedilmiştir. Gur-Emir Mozelesi birkaç parçadan oluşur: Muhammed Sultan kompleksinin avlusu, mozelenin sağında mescit, solda medrese ve minareler.
Maalesef ne medrese, ne de mescit günümüze kadar gelememiştir. 1996 yılında, Semerkant şehir Amir Timur'un 660. doğum gününü kutlarken, orijinal dizayn korunarak büyük bir restorasyon başlatılmıştır.
Dekoratörler sadece orijinal boyama üzerini ince bir tabaka ile yenilemiştir. Bütün mezar taşları mermerden olmakla birlikte, sadece Timur'un mezartaşı nefritten yapılmıştır. Taş Uluğbey tarafından getirtilmiştir. Üst taraftaki tüm mezartaşları iyi korunmuş olmasına karşın, alt tarafta kalan mezartaşları zaman içerisinde oluşan su baskınları sebebiyle bozulmuştur. Mezartaşlarını çevreyen kafes yapı 15.yüzyılda Uluğbey'in emriyle mermerden yaptırılmıştır. Haziran 1941 yılında tüm mezarlar açılmıştır. Bu konuyla ilgili aktarılan bir tarihi hikayeye göre, mezarlar açılmadan önce üç yaşlı adam bilim adamlarına mezarlara dokunmanın lanetli olduğundan söz etmiştir. Özellikle Timur'un cesedinin rahatsız edilmemesi gerektiğini söylemişlerdir. Timur'Un ruhunun rahatsız edilmesi tekrar savaşlara ve yıkımlara yol açacağı söylenmesine karşın, bilim adamları gerçekten mezardaki cesedin Timur'a ait olup olmadığını anlamak için mezarı açmıştır. Mezarın açılmasından sonra kemikler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, antropolog Gerasimov M ezarın Timur'a ait olduğunu doğrulamıştır.
Timur'un bir bacağı diğerinden kısa olduğu için tarihte "aksak" namıyla anılmıştır. Bilim adamları mezarı açtıklarında bunu da teyid etmişlerdir. Timur'un iskeleti St.Petersburg'ta incelenmek üzere götürülmüş, daha sonra da mezarına geri konulmuştur. Bu olaydan iki gün sonra 2.Dünya savaşı başlamış ve Semerkant halkı tarafından savaşın sebebi olarak Timur'un mezarında rahatsız edilmesi gösterilmiştir.
-Özbekistan/KaLta Minor
Kalta-minor Medresenin ön cephesinde bitmemiş bir Kalta-minor (kısa kule) bulunmaktadır. İslam dünyasının en yüksek minaresine sahip olmak isteyen Hiva Hanı, Buhara Hanı'nın yaptırdığı Kalyan minareyle boy ölçüşebilmesi için inşasına başlanmıştır. Minarenin temelde çapı 14 metre, yüksekliği ise 26 metredir. Sadece planı değil, alışılmışın dışında dekorasyonu ile de ilginç bir yapıdır. Süs amaçlı silindirik kuşaklar minare boyunca yerleştirilmiştir. Horazm'lı mimarların geleneksel tarzı olan yeşil, mavi ve beyaz tüm kuşaklarda görülür.
-Özbekistan/Muhammed Amin Han Medresesi
Amin Han medresesi, 19.yüzyıl ortalarında, Hiva'nın batı tarafında Muhammed Amin Han tarafından medrese ve minaresi ile birlikte kompleks olarak yaptırılmıştır. Ancak güney komşularıyla yaşanan savaş yüzünden medreseyi tamamlayamamıştır. 260 öğrencinin öğrenim görebileceği Hiva'daki en büyük öğrenim kurumudur. Mimarisi bu tip bir yapı için alışılmışın dışındadır. Bina simetrik, dikdörtgen, iki katlı yapılmış ve büyük bir avluya sahiptir.
Medresenin köşelerinde silindirik kuleler yer alır. Dirsek şeklindeki giriş holü kubbelerle kaplanmıştır. Giriş kapısının iki tarafında mescid ve sınıflar yer alır. Ana cephe geleneksel Horazm tarzı süslemeler ve oymalı kapılarla donatılmıştır. Yapının içerisinde bir kütüphane ve dini mahkeme de bulunmaktadır.
-Özbekistan/Samanid MozaLesi
Buhara'nın tüm tarihi yapıları içerisinde, Samanid mozelesinin özel bir yeri vardır. Bu dünyaca ünlü mimarı yapı 9.yüzyıl'da yapılmıştır. Yapı İsmail Samani'nin babasının ölümünden sonra aile mezarlığı olarak yapılmıştır. Daha sonra İsmail Samani'nin kendisi ve torunu Hasr'da buraya defnedilmiştir.
Önemli bir not olarak bu tarihe kadar İslam dini tarafından yasaklandığı için ölüler için mozele yapılmıyordu. Ancak bu kural ilk defa bir halife tarafından yıkılmış ve adına Sulibiya mozelesi yapılmıştır. Ismail bu örneği takip ederek daha 9.yüzyıl ortalarında bu mozeleyi yaptırmıştır. Mozele iç ve dış dizaynı ile oldukça çarpıcı bir mimari zekanın ürünüdür. Bir kübün üzerine yerleştirilmiş yarı küresel bir kubbeden oluşur. Bütün yüzler birbirinin aynısı olup, köşeleri dörtte üçü dışarıda kalan kolonlardan oluşur.
Görünür bir yatay hat ile alt ve üst yarının dış dizaynı bölünmüştür, ve merkezi olarak bir giriş kapısı vardır. There is an upper armature and a central entrance with a visible horizontal dividing line.
Yapı, yatay, dikey ve diyagonal formlar oluşturmak üzere dizilmiş, fırında kurutulmuş tuğlalardan oluşur. Bunlara ilave olarak ayrıca alouşturulmuş diskler ve şekiller de süslemelere eklenmiştir. Araştırmalar yapının tamamen kare ve diyagonal elementlerden oluşan geometrik bir bütünlük sergilediğini göstermiştir. Aynı yapısal bütünlük ve fırınlaşmış tuğlalar, yapının içerisinde de görülür. Mozelenin mimari yapısı kendine özgüdür. İslam öncesi Sogdiyan mimarisinden izler görülür. Her ne kadar İslam öncesi mimariye dayansa da, mozele kendisinden sonra gelen mimari yapılar için oldukça çarpıcı bir örnek olmuştur.